24 Eyl 2009

Ramazan Bayramı Nasıl Geçti?


Alınan harçlıkların dışında, bir genç için sıkıcı geçer bayramlar... Akraba ziyaretleri ya da memlekete geri dönüş (film adı gibi oldu) faslı vardır. İşte bende öyle yapıp Düzce'ye yani memleketime gideyim dedim. Annemi de alıp İstanbul'dan Adapazarı'na hareket eden trene bindik sabahın köründe. Bayramlaşmalar daha burada başladı. Trende birbiriyle karşılaşan akrabalar gözümüzün önünde kucaklaşmaya ve el öpmeye başladılar. Utanmasalar birde kahve yapıp içeceklerdi, okadar rahatlar yani. Bir an dedim ki içimden, bu tren artık benim yuvam. Bayram bitene kadar burada hep beraber yolculuk yapıcaz (: O psikolojiye soktular beni! Bu arada Kocaeli üzerinden geçerken Erhan ve Recep'e selam çakmayı unutmadım tabi (:

Neyse, indik trenden. Bu seferde otobüs arıyoruz, Düzce'ye direkt aktarma yapan. Adapazarı Gar'ının tam önünde otobüs şirketleri var. Metro falan işte :) Çevreyi bilmediğimiz için sorup soruşturmaya başladık. Nasıl gidilir, ne yapılır falan filan...

Atan Kardeşler diye yerel bir firma ile Metro arasında 4 kere gidip geldik. Sağolsunlar hepsi birbirinden yardımcı ve sığırlar. En niyahetinde Terminale gidip oradan Düzce servislerine binmemiz gerektiğini öğrendik. Hemen bir minibüse atlayıp Terminal'e gittik. Saçma bir şekilde Düzce Kaynaşlı otobüsü ararken sağolsun bir servis muavini yardımcı olmak istedi. Sağolsun dediğime bakmayın. Adam kahin çıktı :) Bize gelecekten haber veriyor. Nasıl mı? Okuyun şu diyalogları:

- Pardon (Nazik günümdeyim), Düzce Kaynaşlı otobüsü var mı?
+ Evet var.
- Hangisi acaba?
+ Özbolu otobüsü...
- Nereden bineriz?
+ O otobüs yok.

İşte! Adam daha o otobüs icat olmadan bize bilgi veriyor. Neyse, arkasındaki serviste Düzce yazıyordu. Dedim bu nereye gidiyor? Düzce ama Kaynaşlıya gitmez dedi. Akabinde, siz binin ben sizi yönlendiricem dedi. O an adamın gözünde şeytanı gördüm. Dedim başka çare yok binecez (:

30 kişilik koltuklu bir servis aracında, 50 kişi gidebilme başarısını gösterdik. Çünkü sağolsun şoför otobüsün boş olmasına dayanamıyormuş. Yoldan kimi bulduysa aldı otobüse...

Neyse, muavin ücretleri toplamaya başladı. Dedik ne kadar? İki kişi 16 TL dedi. Uzattık 16 TL'yi.. 4-5 saniye paralara baktıktan sonra 5 TL'yi geri verdi. Biz bir anlam veremedik tabi. Ses etmeden yerimizde sabit kaldık :) İçten içe düşünüyorum, acaba düştüğümüz duruma mı üzüldü de, az para aldı diye...

Otobüsde okadar minyon bişey ki, oturduğumuz koltuklarda nefes almadan ve bir daha kalkmamak üzere yerleştiğimizi farkettik. Arkada da iki tane hoş kız vardı. Dedim bu yolculuk böyle bitmeyecek, bari onlardan birini kesiyim (Kesiyim dediysem, göz süzeyim anlamında. Hannibal falan değilim). Arka çaprazda oturdukları için, haliyle yerimde dönmem gerekiyor. Dönüp şöyle bir süzdüm, oda beni süzdü tabi (Kaçırır mı benim gibi yakuşukluyu). Sonra eski pozisyonumu alıp anneme; "Otobüs varış yerine gelince hemen bir hastaneye gidip Omuriliği baştan yaptıralım" dedim.

Aslında bir öykü kitabı yazabilirim bununla ilgili ama şimdilik bu kadarı bile kâfi. Filmin sonunu merak ediyorsanız bu serüvenin ikinci bölümünü beklemenizi rica ediyorum :)

3 yorum:

  1. Gerçekten baya maceralı bir bayram yolculuğu geçirmişin.Bu kadar zaman yolculuk yaptınızda hangi ara akrabalarla bayramlaştınız =)

    YanıtlaSil
  2. Heh bu yazıyı yazığın çok iyi oldu işte Bende Düzceliyim Çünkü :) AL İşte Blog camiasında yalnız değilmişiz :) seninde Düzceli oldğunu öğrendimya güzel oldu gerçektende :)

    YanıtlaSil
  3. Öyle popüler bir şehir olmadığı için belirtmiyorum genelde :) Ama benim içinde bu yolda yalnız olmadığımı görmek güzel bir duygu :P

    YanıtlaSil

Yorum yaparken dikkat edilmesi gerekenler;

1. Türkçe yazım ve dilbilgisi kurallarına uyunuz.
2. Hakaret içeren yorumlarda bulunmayınız.
3. Yorumlarınızın konu ile alakalı olmasına çalışınız.
4. Yorumlarınızda yasa dışı hiçbir bağlantı linki vermeyiniz.
5. Yorum Formunu doldurduktan sonra Profil Seç -> ADI/URL bölümünden isminizi yazıp yorum yaparsanız size karşı bir hitap şeklimiz olur.
6. Kurallara uymayan yorumlar silinmektedir...