29 Eki 2008

İstanbul'da Sonbahar Yagmurları

Bu aralar baya takıntılı bir genç oldum çıktım. Öyle böyle de değil, baya baya ciddi şekilde takıntılarım arttı. Sanırım hayata karşı biraz (Biraz değil baya) bakış açım değişti. Bazen umutsuz bazen ise hevesli bir şekilde uyanıyorum sabahları..

Hatta bazen öyle bir hevesleniyorum ki, ben büyük adam olucam yada artık büyüdüm ve bazı kararlar almam gerekiyor diyorum kendi kendime. Ama akşam olduğunda, bu koca dünyada beni kim takar ? yada bu verdiğim kararları uygulasam elime ne geçicek diyorum. Kendimi mi kandırıyorum yoksa çevremdekileri mi bilmiyorum artık. Hatta Blog hayatımda ilk defa böyle bir yazı yazdığım için sizi mi yoksa kendimi mi avutuyorum onuda bilmiyorum.

Takıntı konusuna değinmek istiyorum şuan; Mevsimi geldi Ayvanın, tadıda nefis olur dimi ? Hatta onu zevkle yerken boğazınıza takılan parçaları yüzünden gözünüze yaş gelirde koca bir bardak su içersiniz. Biraz tedirgin bakışlar ve daha sonra "Ahh, az daha boğuluyordum" diye mırıldanışlarda bulunursunuz. Ama yinede onu o ihtişamla yemeğe devam edersiniz. Tekrar boğulma riskim var diye hiç düşünmezsiniz.! İşte ben boğazıma takılan ayva parçalarından tutun, yamuk veya simetrik durmayan bir ev eşyasına kadar herşeye takıntılı şekilde davranıyorum.

Hayattan mı soğudum yoksa Sonbahar'ın getirdiği rüzgarlardan mı etkilendim bilemiyorum. Yok yok aşık falan da değilim. Hani insan bazen şöyle der kendine "Ot gibi yaşıyorum." işte bu cümlede yaşıyorum sonbaharımı..

Belki de ertesi gün bu yazdığım yazı yüzünden saçma bir tebessüm ile alay edicem kendime..

Beni tanıyan insanlar, daima seviyesiz espriler yapan ve sürekli herşeye gülen biri olarak görüyordur. Ama bu anlatıklarımı okuduklarında "Ulan bu yine dalgasını geçiyor ya hayır olsun" diyeceklerdir. Yok, bu sefer gülmüyorum. Hatta seviyesiz espri de yapmıyorum. Ama merak etmeyin; yarın tekrar gülücem ve iğrenç esprilerimle ömrünüzden ömür çalıcam.!

İlk defa böyle serzenişli bir yazı hazırladığım için son noktayı nasıl koyacağımı inanın hiç bilmiyorum. Ama şunu söyleyebilirim; bunu yazarken ne takdir edilme, ne derdime derman olacak biri, ne de ilgi çekme amacı güdmedim. Sadece yazmak geldi içimden ve yazdım. Hepsi bu..

Sürç-ü Lisan ettimse affola.. (Affolmazsa Aşkola, Aşkolmazsa Meşkola, Meşkolmazsa Kutukola.! Gene iğrençleştim..) Bazen soruyorum kendime, bu tür esprileri (Espri denebilirse) nasıl yaratıyorum diye; Tamam tamam sustum.!

3 yorum:

  1. tam anlamıyla internetin olumsuz etkisi, her gencte yavas yavas etkili oluyor.

    YanıtlaSil
  2. Ohooh içlenmiş abim.Her insanda kçk byk oluyor aynı sıkıntılar.Bu arada birazda kçkten almışsın kendini (: sevenlerin sayanların var unutma bunu.[Espiride yerinde]

    YanıtlaSil

Yorum yaparken dikkat edilmesi gerekenler;

1. Türkçe yazım ve dilbilgisi kurallarına uyunuz.
2. Hakaret içeren yorumlarda bulunmayınız.
3. Yorumlarınızın konu ile alakalı olmasına çalışınız.
4. Yorumlarınızda yasa dışı hiçbir bağlantı linki vermeyiniz.
5. Yorum Formunu doldurduktan sonra Profil Seç -> ADI/URL bölümünden isminizi yazıp yorum yaparsanız size karşı bir hitap şeklimiz olur.
6. Kurallara uymayan yorumlar silinmektedir...