30 Eyl 2009

Siya siyabend

Merhaba sevgili düşüngeç okuyucuları yazılarımı büyük bir merakla bekleyen Teknomobi ( Kürşat ) hocamızı fazla bekletmek istemedim...Severek dinlediğim bir müzik grubunu tanıtmak istedim.



Ablamın isminden bahsetmesiyle tanıştım siya siyabend'le ilk dinlediğimde gerçekten ablama hak vermiştim..istanbul istiklal caddesi'nde inandıkları biçimde yaşayıp, inandıkları müziği yapan bir grubun ev kirası, soğuk ve kendilerini istiklal’in neresinde görse kovalayan polislere karşın yaşam savaşını ve müziği sürdürüyor. çıkmış olan 3 - 4 self albümleri var... bunlardan "dumanaltı" adlı olanını "hayırsız evlatlar" adı altında çıkartmışlardır.

Sokak adlı bir videolarından bir grup elemanlarından birinin şu sözleri çok hoşuma gitmişti.

"biz sokak müziği yapıyoruz, çünkü hangi sosyal statüden gelirse gelsin, sokakta buluşur herkes, sokak kesişme noktasıdır, zengin fakir herkesi taşır üstünde ve eşittir herkes sokakta, aynı yere basar!"

Şimdi size en sevdiğim parçalarından sadece birini paylaşmak istiyorum.Dikkatinizi çekerim ingilizce alt yazısıda var. (:


Siya siyabend'in video arama sonuçlarını aşağıda vereceğim adreste bulabilirsiniz.

http://ara.video75.com/video-ara.php?tag=siya+siyabend

bu adreste diğer videolarını rahatlıkla dinleyebilir ve isterseniz mp4, 3gp ve flv formatlarında bilgisayarınız indirebilrsiniz. Mutlaka arşivinizde bulunması gereken bir grup.

Son olarak sizden istediğim görüşlerinizi yorum panelinde belirtmeniz.

Depresyon Nöbeti...

Uyarı:Hiç bir edebi özelliği olmayan bu yazıyı okumadan önce bidaha düşünün.Duyguların hiç bir engel tanımadan kalemden sızması.



Kül tablasına dönmüş ciğerim.
İçiyorum, içiyorum.
Şarap değil aşkını içiyorum.
Gözünden ve özünden akan ab-ı revan'ı içiyorum
Çekiyorum, çekiyorum.
Kaderimi çekiyorum.
Seni istiyorum. Özlüyorum

Geceyi emziren gündüz
Karanlığı boğan aydınlık
Acizim ben
Aciz

29 Eyl 2009

Bu sitelere girerseniz işten atılabilirsiniz!

Porno sitelerine karşı yasaklar hız kesmeden devam ediyor.

Devlet, porno sitelerine karşı başlaştığı savaşta farklı, farklı taktikler uyguluyor ama bu uyguladığı taktik pek diğerlerine benzemiyor. Yargıtay 9. hukuk dairesi cinsel konulu veya kumar sitelerine giren çalışanlarını işten atılmasına kararına izi verdi. Yani artık bundan sonra herhangi bir işe başladığınız zaman sözleşme de bu konuda yer alacak. Aslında kulağa biraz komik geliyor ama burası Türkiye devlet bu tür çözümler arayacağına biraz daha bakış açısının değiştirerek sanal âlemde ki cinselliğe farklı çözümler üreterek son verebilir. Kısaca porno sorununa karşı devlet kökten çözüm bulabilir ve böylelikle porno sorunu falan kalmaz.

Davacının kullandığı bilgisayarda mesai saatleri içinde bahis ve cinsel konulu sitelere girdiğine ilişkin tutanak düzenlenmiştir. Tutanak içeriği tutanak tanıklarınca doğrulanmıştır. Fesih haklıdır. Kıdem ve ihbar tazminatının reddi gerekir iken kabulü hatalıdır.

Not: Arkadaşlar ben bu haberi kendi bakış açımdan yorumladım eğer sizlerde bu haber hakkında yorumlarınızı belirtmek isterseniz. Altta bulunan yorum panelini kullanabilirsiniz.

28 Eyl 2009

Konfüçyüs'un Doğum Günü - Google Logosu

Daha düne kadar Google'ın 11. yaşına özel yaptığı logodan bahsederken, şimdide Konfüçyüs'un doğum günüe özel hazırladığı logodan bahsetmek istiyorum. Google her ne kadar bizim bayramlarımız ve de özel günlerimiz için zahmet edip logo hazırlamasa da, işte bu tarz ünlü kişilerin logoları için özel bir çalışma yapıyor.

Konfüçyüs doğum günü

Konfüçyüs Kimdir?


Büyük Çin bilgesi, filozof, siyasal yönetici ve Çin tarihinde resmi din olarak kabul edilen öğretilerin kuramcısı Konfüçyüs, M.Ö 551 yılında, Lu kentinde -şimdiki Shantung eyaletinde- doğdu. Chou hanedanlığı döneminde (M.Ö. 1027-256), Hristiyanlığın doğuşundan yaklaşık beş yüz yıl önce yaşadı. Küçük yaşlardayken babası ölünce, annesi tarafından mütevazı koşullarda büyütüldü.

Ambar bekçiliği ve kamu arazisi yöneticiliği yaptı ama asıl isteği, Chou hanedanlığının ilk zamanlarına özgü ahlak değerlerini yaymak, bu hanedanlığın kuruluş döneminde hüküm süren iki kralın, Wen ile Wu'nun ülkülerini yeniden canlandırmaktı. Ama onun dönemi zorlu bir dönemdi. Chou hanedanlığının ilk yıllarının ayırıcı özelliği olan siyasal birlik, siyasal güç, hanedanlığı oluşturan kent devletleri arasındaki çatışmalarla, hanedanlıktan olmayan devletlerin yayılmacı saldırılarıyla, dağlarla vahşi bölgelerden gelen göçebe toplulukların akınlarıyla büyük ölçüde örselenmişti.

Konfüçyüs'ün kenti Lu işgalcilerin denetimi altına girmişti. Konfüçyüs, öğretisine yetke, nüfuz sağlayacak bir kamu görevine atanmayı başaramamıştı. Bundan ötürü, benzer beklentiler taşıyıp benzer güçlüklerle karşılaşan diğerleri gibi Konfüçyüs de, küçük bir öğrenci, izleyici topluluğunun eşliğinde gittiği saraylara, yöneticilere hizmet sunarak gezginci öğreticilik yapmaya başladı.

Devamı için Tıklayın.

27 Eyl 2009

Çarpık Penceremden Merhaba (:

Aranıza yeni katılmanın verdiği sevinçle yazıyorum (: açıkçası kendimi tanıtmayı pek sevmem daha doğrusu beceremem desem daha doğru olur.Ben Emrh.cn yazdığım gibi hitap ederseniz çok hoşuma gider.Doğunun en ucra köşesinden sesleniyorum size ( Iğdır ) yaşım 17 kimine göre daha çocuğum kimine göre yetişgin buyrun siz karar verin.

Düşüngeç'me ailesi yazıları beğenirmi beğenmez mi açıkçası hiç bir fikrim yok.Son olarak ise her gencin hayatına veda ettiği bir dönem vardır ÖSS elimde olsa hiç girmem ama hayata dahil bir amacınız varsa bunu yapmak zorundasınız.Son yazılarımı düşüngeç'te barındıracam bu yazılarımı beğenmiyenler belki cehenneme giderken direkten döneriz manasıyla cevap veriyor. Şaka bir yana her şey sizler için düşüngeç ailesi (:

Üniversitede İlk Gün



Yarın 1.Sınıfa başlıyorum.Ne güzel ço istediğim bir bölüme gidiyorum.Yazın 2 aylık çalışma sonuç verdi ve 9. olarak girdim okula.4 yıl sürecek bir maraton yarın başlıyor.
ÖSS sitresinden kurtulduktan sonra şimdi üniversitedeyiz.Vizeler finaller falan.Bakacaz artık, inşallah kalmadan 4 yılı geçirebiliriz.Üst tarafta bulunan resimde Üniversite hayatımı geçireceğim okul.Selçuk Üniversitesi Güzel sanatlar fakültesi.

Google 11. Yaş Günü - Doğum Günün Kutlu Olsun Google

google yaş günü - doğum günü
İnternet alanında Dünya devi olan Google bugün bir yaşına daha bastı. Başımız ne zaman sıkışsa ya da aklımıza ne zaman bir soru takılsa, hemen ona koşarız. Derdimizi arz ederiz. Bize kendi depoladığı o müthiş arşivinden seçmeler sunar önümüze...

İşte o adam Google :) Ve yeni bir yılına daha girdi. İnternetimizin olmazsa olmazı Google amca bugün tam 11. yaşında!!!

Eee, yaşlanıyorsun be Google... Ama olsun, şarap gibisin maşallah. Yıllandıkça değerin ve tadın artıyor. Yolun açık olsun, yıldızın parlasın :)

Nice Yıllara Google..

24 Eyl 2009

Ramazan Bayramı Nasıl Geçti?


Alınan harçlıkların dışında, bir genç için sıkıcı geçer bayramlar... Akraba ziyaretleri ya da memlekete geri dönüş (film adı gibi oldu) faslı vardır. İşte bende öyle yapıp Düzce'ye yani memleketime gideyim dedim. Annemi de alıp İstanbul'dan Adapazarı'na hareket eden trene bindik sabahın köründe. Bayramlaşmalar daha burada başladı. Trende birbiriyle karşılaşan akrabalar gözümüzün önünde kucaklaşmaya ve el öpmeye başladılar. Utanmasalar birde kahve yapıp içeceklerdi, okadar rahatlar yani. Bir an dedim ki içimden, bu tren artık benim yuvam. Bayram bitene kadar burada hep beraber yolculuk yapıcaz (: O psikolojiye soktular beni! Bu arada Kocaeli üzerinden geçerken Erhan ve Recep'e selam çakmayı unutmadım tabi (:

Neyse, indik trenden. Bu seferde otobüs arıyoruz, Düzce'ye direkt aktarma yapan. Adapazarı Gar'ının tam önünde otobüs şirketleri var. Metro falan işte :) Çevreyi bilmediğimiz için sorup soruşturmaya başladık. Nasıl gidilir, ne yapılır falan filan...

Atan Kardeşler diye yerel bir firma ile Metro arasında 4 kere gidip geldik. Sağolsunlar hepsi birbirinden yardımcı ve sığırlar. En niyahetinde Terminale gidip oradan Düzce servislerine binmemiz gerektiğini öğrendik. Hemen bir minibüse atlayıp Terminal'e gittik. Saçma bir şekilde Düzce Kaynaşlı otobüsü ararken sağolsun bir servis muavini yardımcı olmak istedi. Sağolsun dediğime bakmayın. Adam kahin çıktı :) Bize gelecekten haber veriyor. Nasıl mı? Okuyun şu diyalogları:

- Pardon (Nazik günümdeyim), Düzce Kaynaşlı otobüsü var mı?
+ Evet var.
- Hangisi acaba?
+ Özbolu otobüsü...
- Nereden bineriz?
+ O otobüs yok.

İşte! Adam daha o otobüs icat olmadan bize bilgi veriyor. Neyse, arkasındaki serviste Düzce yazıyordu. Dedim bu nereye gidiyor? Düzce ama Kaynaşlıya gitmez dedi. Akabinde, siz binin ben sizi yönlendiricem dedi. O an adamın gözünde şeytanı gördüm. Dedim başka çare yok binecez (:

30 kişilik koltuklu bir servis aracında, 50 kişi gidebilme başarısını gösterdik. Çünkü sağolsun şoför otobüsün boş olmasına dayanamıyormuş. Yoldan kimi bulduysa aldı otobüse...

Neyse, muavin ücretleri toplamaya başladı. Dedik ne kadar? İki kişi 16 TL dedi. Uzattık 16 TL'yi.. 4-5 saniye paralara baktıktan sonra 5 TL'yi geri verdi. Biz bir anlam veremedik tabi. Ses etmeden yerimizde sabit kaldık :) İçten içe düşünüyorum, acaba düştüğümüz duruma mı üzüldü de, az para aldı diye...

Otobüsde okadar minyon bişey ki, oturduğumuz koltuklarda nefes almadan ve bir daha kalkmamak üzere yerleştiğimizi farkettik. Arkada da iki tane hoş kız vardı. Dedim bu yolculuk böyle bitmeyecek, bari onlardan birini kesiyim (Kesiyim dediysem, göz süzeyim anlamında. Hannibal falan değilim). Arka çaprazda oturdukları için, haliyle yerimde dönmem gerekiyor. Dönüp şöyle bir süzdüm, oda beni süzdü tabi (Kaçırır mı benim gibi yakuşukluyu). Sonra eski pozisyonumu alıp anneme; "Otobüs varış yerine gelince hemen bir hastaneye gidip Omuriliği baştan yaptıralım" dedim.

Aslında bir öykü kitabı yazabilirim bununla ilgili ama şimdilik bu kadarı bile kâfi. Filmin sonunu merak ediyorsanız bu serüvenin ikinci bölümünü beklemenizi rica ediyorum :)

20 Eyl 2009

Mutlu Bayramlar.


Ramazan Bayramınız mubarek olsun.DüşünGeç aielesi olarak ramazan bayramınızı kutlar, yüce Allah tan sizin için sağlık, mutluluk ve huzur getirmesini niyaz ediyorum.Mutlu Bayramlar...

17 Eyl 2009

Ayrılık ne kadar kötü bir şey, değil mi?

Makaleye nasıl bir giriş yapacağımı bilmiyorum ama bir söz ile başlamak isterim. "Kısacık ömrümde gülemiyorsam, durdurun dünyayı! Başım dönüyor..." demiş Ferdi babamız.
İnsanın sevgilisinden ayrılması çok kötü bir şey. Hele ki çok sevdiği sevgilisinden ayrılması çok kötü bir durum. Ve bunu geçelim, iki çiftte ayrılmak istemediği taktirde ayrılığa mecbur kalması (Ailevi veya başka sebeplerden dolayı) çok ama çok acı verici bir durumdur. Ne yazık ki bende bu durumu yaşadım... Peki ya siz yaşarsanız ne olacak?
Bu durumu yaşarken en sivri bıçak saplansa, neredeyse hiç acı vermeyecek. Çünkü umurunuzda olmayacak. Çözüm arayışı içerisinde olacaksınız. Çözüm bulamayacaksınız ancak çözüm mutlaka var çünkü çözümsüz sorun olmaz diyeceksiniz.
Ne kadar arasanız boş... Çünkü o an düşündüğünüz tek şey yaşadıklarınız olacak. Yaşadıklarınızdan ziyade tek bir şey isteyeceksiniz. Oda, sizi tamamlayan diğer çiftiniz. Lakin düşünürken de ağlayacaksınız. Göz yaşınız kuruyana kadar. Çünkü sevmenin değerini bilenlerden olacaksınız.

Her zaman ayrılık iyi bir durum değildir. Durumu iyi yapan moladır. Ayrılırsınız ama olgun olunca yine birleşebilirsiniz. Ancak kesin olan ayrılıklar... Ayrılık, insanın içinden kopan bir parçadır. Bir insana fiziksel olarak bir şey olduğu zaman (Örneğin: elinizi bıçak kesmesi gibi) zarar gören yerinizin ağırı büyük olur. Bu ağırıyı hafifletmek için insanın her yeri yardım eder. Onun yükünü taşırlar. Ayrılık da buna benzer. Yükünüz ağır olacak. Birileri yükünüz taşıyacak. Taşıyan ya en yakın dostunuz, yada arabesk tarzı şarkılar.
Bugün bu durumu yaşarken çok kötü oldum açıkçası. Neredeyse her şey umurumun dışındaydı. Dilime beddua veya en acı sitemler değil, damardan vuracak olan sözler geliyordu.
Söz yazma gibi yeteneğim var. Güzel söz yazabiliyorum. Sevgilim için de çok yazmıştım. Ama...
Bu durumdayken bir söz uydurdum. Aslında bu bir uydurma değil. Bu bir gerçek! İşte o sözüm;
"Ağlamak için gözlerime ihtiyacım olmayacak. Artık gözlerim olmadan da ağlayabiliyorum... Ne yazık değil mi?"
Bu durum içerisinde olanlar için bir parça armağan ediyorum. Parçayı aşağıdaki linkten dinleyebilirsiniz.
Son sözüm olarak şunu iyi bilmenizi istiyorum. Ayrılık asla çözüm değildir!
Recep ŞERİT

Rserit'in hediyesi: Durdurun dünyayı

16 Eyl 2009

"197"


Bundan tam 197 gün önce vahşice bir cinayet işlendi.Bunu zaten herkez biliyor.Dün saat 00.45 de Cem Garipoğlu avukatınıda yanına alarak Bahçeli evler polisine teslim oldu(Allahtan teslim oldu.Biz bu gidişle 1197 yi bulurduk yoksa).18 yaşından küçük olduğu için çocuk şube müdürlüğüne götürüldü.
Cem Garipoğlu 197 gündür istanbulda gizleniyormuş.Ve işin garip yanı baba Süreyya Karabulutla aynı semtte oturuyorlarmış.
Fazla söze gerek varmı.Rekorun adı 197...

14 Eyl 2009

Kontör Yükleme Devrine Son.


Cep telefonlarında kontör yükleme devrine son.BTK'nın (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu) yaptığı açıklamaya göre artık telefonlara kontör değil dakika yüklemesi yapılacak.100 kontör yüklemek yerine 100 dakika yüklenecek.Bu şekilde "kaç dakika konuştumda kaç kontör gitti" devri kapanıyor.Konuştuğunuz dakika hesabınızdan düşülecek.Bu kontör uygulaması zaten sadece Türkye ve Suriyede kullanılıyor.

Bu dakikalı sisteme geçiş 6 ay sürecek.6 ay sonunda eski sistememi dönüleceği, yoksa yeni sistememi devam edileceğine karar verilecek.

Haydi Çocuklar Okula


Milli eğitim bakanlığının 3 yıl önce başlattığı uygulamayla 1.sınıflar her yıl, okula bir hafta erken başlıyorlar:yani bugün 1.sınıflar için ilk zil çalacak.Google logosuda bundan esinlenilerek değiştirilmiş.
Miniklere başarılar...

13 Eyl 2009

Çanakkale'den Kurtuluşa - Meb Tarafından hazırlanmış Eğitim Seti

MEB (Milli Eğitim Bakanlığı) tarafından hazırlanılmış bu video setini, 7'den 70'e herkes izlemelidir. Çanakkale diyoruz ama Çanakkale'nin özelliği nedir? Önemi nedir? Aslında bunu herkes biliyor ama cephelerinden tutun tarihini fazla kişi bilmiyor. MEB böyle bir iyilik yaptı ve video seti hazırladı.
Aşağıda bu setten bir fotoğraf bulunmaktadır.


Video setini aşağıdan indirebilirsiniz.

Download: http://crypt-it.com/s/5KUSRM

Paranoya


Git artık sende, vakti geldi. Çok durdun yanımda, çok kattım seni kendime yar, terket hadi durma. Bildiğimiz sonu yazalım usulca, zorlamadan git artık, yorma. Bilirsin çok alışmışken daha fazla koyar ayrılık insana. Çok durdun yanımda, git artık yar.
Sessizce, usulca, haber vermeden git ve topla bütün duygularımı giderken, elvedaları, ağlamaları da kendine sakla. Gördüğümde canımı ne acıtacaksa, en çok da onları al yanına. Yüzünü, ellerini, gülüşlerini al mesela. Mutsuzluklarımızı, kavgalarımızı, zıtlıklarımızı bırak bana.
Özlenmeye vakit bırakmadan git artık yar, haykırışlara, yalvarışlara kalmasın zamanımız, kokun odama sinmeden git artık bu evden. Alışmak yakar canımı, bağlanmak kör eder adamı. Beni bu hallere sokmadan, elimi kolumu bağlamadan çık o kapıdan.
Geri dönme bir daha asla, alışmışsam bile sana, bakma ardına kapat kapılarını usulca. Özlersem seni eğer umursama, geri dön diye yalvarabilirim belki ama, üç, beş gün sonra geçer, sakın bana acıma. Elele gezdiğimiz sahilde ağlayarak bulursan bir akşamüstü, sakın dönüp bakma. Yalnızlığıma ağlıyorumdur, sana olduğunu sanma.
Git artık, beni ölümlere bırakma. Sensizliğe ne kadar erken alışırsam o kadar iyi bana..



Gizem Oluş

11 Eyl 2009

Blogger More Tagı Çok iyi Oldu Diyenler ?

Pek çok Blog yazarı, uzun uzun yazılar yazmayı sever. Fakat anasayfada öyle bir kargaşa oluşur ki, okuyucular bu durumdan tatmin olmaz. Bu yüzden, Blog yazarı da bu durumu önlemek için Blogger'ın devamını oku eklentisini kurmaya çalışır. Tabi sıkıcı ve yorucu bir işlemdir bu!

İşte Blogger yöneticileri de bu sorunu çözmek için 10. Yaş günlerini beklemiş olacaklar ki, Otomatik çalışan bir Devamını oku özelliği getirdiler. Bu sayede tek bir Html kod sayesinde uzun yazılarımızın istediğim bölümünden itibaren kesip, anasayfadaki bu Çin işkencesini ortadan kaldırıyoruz.
Blogger More Tagı

HTML sayfasındaki görüntüsü de bu şekilde:
Blogger More Tagı 2
Detaylı bilgi almak için aşağıdaki bağlantıya tıklayın. (İngilizce)

Blogger Buzz

Bu konudan bahseden başka Bloglar:

Atlama Aralığı Ekle - Standart Devamını Oku Özelliği (Teknomobi)

Deprem Korkusu


Hep merak etmişimdir, depremi ve deprem korkusunu.Bu ana dek hiç yaşamamıştım.Sonunda yaşamış oldum.Allah kimseye yaşatmasın.Hiç umulmadık bir anda yakalıyor deprem.4.5 Şiddetinde sallandı şehir.Her zaman hazırlıklı olmalı insan...Her an her şeye.


Tarih:10 Eylül 2009
Saat:9.29
Yer:Konya merkez


Koltukta uzanmış yatıyordum.Oruçla geçen bir günün sonrası yemek yemenin huzuruyla yatıyordum.Birden yanımdaki pencere üzerime düşecek gibi zangır zangır titremeye başladı.Gözümün gördüğü herşey yerinden oynuyor.Her zaman baktığın duvarlar canlanmış ve tehdit eder gibi bakıyor.Yer ayaklarımın altından kayıyor.Her zaman dalga gectiğim, hakkında şiirler yazdığım ecelin yüzüne bakar buldum kendimi birden.Ve kaçacak hiç bir yer yok.İnsan büyük bir şoka giriyor.
Ve birden elektirikler kesildi.Dışardan çığlık sesleri geliyor.Kardeşim banyoda, annem ona bağırıyor "Havlunu al çık çabuk, deprem oluyor".Evimiz 1.Katta ve hemen bahçeye koşuyoruz.Tüm Konya dışarda(Çünkü Konya böyle depremler fazla yaşamamıştır).

15 Dakika sonra elektirikler geldi ve eve girdik.Dün gecede uyumamama rağmen bu gecemde uykusuz geçiyor.

Ve sonrası; Bütün hatlar kilitle, kimseye ulaşılamıyor, televizyonlar sürekli uyarıyor, herkes panik halinde.Çok kötü bir durum.Allah kimseye yaşatmasın.Her zaman gitmeye hazır olmalı insan...

10 Eyl 2009

Herkese Merhaba (:

Şuan okuduğunuz yazı belki de yazarken en çok zorlandığım yazı olmaya aday. Hiç beceremem böyle ne kendimi tanıtmayı ne de klasik şeyler yazmayı. Ben 17 yıllık bir adet Gizem. 3-4 senedir de blog yazan, yazılan bloglara büyük ilgi duyan Gizem.
Genelde ilgi duyduğum bloglarda hep içtenlik ararım. Kendi yazdıklarımda da en özen gösterdiğim konudur bu. Dusungec.com okurları bu konuda ne düşünürsünüz, ne şekilde yazılar hoşunuza gider bilemiyorum, bu yüzden yeni olduğum için şimdilik işim biraz zor ama 2-3 yazı sonra herşey rayına oturabilir diye düşünüyorum. Ekiple çalışmak, kişisel blog yazmaktan biraz daha zormuş bunu farkettim. Yazılarım biraz farklı türden olabilir, umarım bu da ilginizi çeker.
Herşeyden önemlisi blog yazmak başlı başına bir sanat bence. Pek farkedilmese de bloglar yazarının, iç dünyasıdır. İyi bir blog takipçisiyseniz o gün yazarınızın nasıl bir psikolojiye sahip olduğunu bile anlarsınız. Hayatından tecrübelere, yanılgılara, sevinçlere ortak olursunuz. Kimi yazarda kendinizden birşeyler bulup yazdıklarını hayatınıza uyarlarsınız, kiminin eleştirileri sizinkilerle aynı yönde olur, kiminin siyasi görüşü, kiminin sevdiği müzik türünde bulurunuz kendinizi. Bu da blogun çeşitliliği, yazarın kişiliği ile doğru orantılıdır.
Özetle artık ben de buradayım. Sanatımı sizlerle paylaşmak için, okumak, okutulmak, ufakta olsa birşeyler paylaşabilmek için. Değerli zamanını bu yazıyı okumaya feda ettiğin için teşekkür ederim. Umarım memnun olmuşsunuzdur. (:

Türkiye 1 - 1 Bosna Hersek

Malesef ki maç sonucu 1-1 beraber bitmiştir. Peki maçı kim hak etti? Dün (09-09-2009) saat 21:00'da Fox'ta verilen Milli takımımızın maçı biraz ilginçti. Aslında bu bize hep yapılıyor.
İyi oynayan kazansın dedim ama iyi oynayan biz olduğumuz halde yine beraberlik geldi. Peki ama neden beraberlik? Dakika 5'te Emre BELEZOĞLU bir gol attı. Dakika 25'te frikikten Salihoviç tarafından bir gol yedik. Ancak şunu belirtmek istiyorum, orada bir frikik yoktu. Ve boş yere frikik aldık. Herkes bunu iyi biliyor. Fatih TERİM doğal olarak itiraz etti ve hakem onu tribüne yolladı.


Adamların boyları çok uzundu. Havadaki topu kapabiliyorlardı. Saha deseniz çok kaygandı. O zeminde oynamak çok zor olurdu. Bütün futbolcular topa vururken bayağı kaydılar.
Maçtaki bütün Oviçlerden nefret ediyorum. Hepsi kendisini yere atıyor. İkili mücadele olsun, güya foul yaptı diye kendilerini yere atıyorlar. Ve işin şapşal tarafı adam acılar içinde kıvranıyor ve sedye geliyor. Lakin adam o biçim kıvrandığı halde ayağa kalkıyor atak yapıyor.
Ve kalecileri... Çok uyuz oldum. Kalecileri o kadar uyuzdu ki, dakika 50'den beri yavaş hareket etmeye başladı. Out'a giden topu bizim adamlarımız (Arda ve Ceyhun falan) alıyor ve out noktasına koyuyor. Kaleci hala yürüyor hatta o noktadan kaldırıyor biraz daha yana koyuyor. Yine bir ilginç taraf, hakem bunu gördüğü halde ne uyarıyor nede kart veriyor. 70.dk'larda bir sarı kart aldı ancak maçın sonuna kadar hala yavaş hareket etti.

Biz adamlara dokunduğumuzda adamlar resmen uçuyorlar. Hakemi aldatmaya yönelik hareketten dolayı bütün oviçlerin kırmızı kart yemesi gerekiyor.
Ancak bizimkilere gelince, Arda'yı, Semih'i, Tuncay'ı, Gökhan'ı ve Emre'yi resmen biçiyorlar, ancak bir foul bile yok. Arada kafasına eserse veriyor.
Hakemin taraf tuttuğu her yönden belliydi. Adam çok açıkça belirtiyordu, BU MAÇI BOSNA ALACAK! Türkiye'ye maçı vermek yok tabi.
Biraz da bizim oynamamızda hata vardı. Biz bu takıma en az 3 tane atardık. Ceza alanı içerisinde harika bir gol şansı var ve bizimkiler vurmuyor da pas atıyorlar. Adamlar bizim gibi top oynayamadı.
Maçtan sonra bayağı bir küfür edildi tabi. Edilmemesi gereken bir şey ama elimizde değildi... Sinirden TV'yi kıracaktık.
Şunu herkes iyi biliyor ki haksızcılık oldu ve iyi oynayan yine biz olduk! Türkiye'm maçı 70,000,000'un kalbini alarak kazandı!

Ronaldinho'nun yeni hali

Ronaldinho, bilindiği üzere Brezilya'nın sambacılarından bir tanesidir. Harika ve enfes hareketleri ile ünlüdür. Vücudu çita gibi ince ve kaslıydı. Lakin şimdi ki hali eski halinden bayağı uzakta kalmış. Aşağıdaki resimde görüldüğü gibi Ronaldinho şimdi bu haldedir.



Evet, bu hali için ne düşünüyorsunuz?

9 Eyl 2009

Gerçek Ask Beklemek midir?

Beni seviyor musun?
Arkadaşlığımız sana bir şey ifade etti mi?
Benden hoşlanıyor musun?
Seni sinirlendiriyor muyum?
Beni özlüyor musun? Telefonlarımı, maillerimi, mesajlarımı....???
Beni özlüyor musun?

Ben özlüyorum....
... sana ait olan herhangi bir şeyi özlemek doğru mudur bilemiyorum bu yüzden sana ve size soruyorum:

"BENİM CANIMI YAKAN, BENİMLE DALGA GEÇEN, ONUN İÇİN BELKİDE HİÇ BİR ŞEY İFADE ETMEDİĞİMİ BİLE BİLE BİR İNSANI ÖZLEMEK , ONU HER AN YANINDA İSTEMEK ADİL MİDİR.???????"


Ve cevap çok basit : eğer gerçek aşk ise!!!

Ama öyle mi?

Tabuhan Özçelik

8 Eyl 2009

Ağlamak İçin Gözden Yaş mı Akmalı?

Yine bir Hugo farkı. Victor HUGO'nun mükemmel eserini size sunacağım. Bir insan bu sözleri bu kadar mı kafiyeli biçimde yazar? Bu kadar mı gerçekli olunur? Şiirin adı "Ağlamak İçin Gözden Yaş mı Akmalı?". Bir de şiire bakalım;

Ağlamak İçin Gözden Yaş mı Akmalı?
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?

Victor Hugo

Okuduğunuz gibi, ne kadar gerçekçi öyle değil mi?

4 Eyl 2009

Bugün Benim Dogum Günüm, Kelimeler Büyüyor Agzımda

Aslında doğum günü kutlamalarını saçma bulurum ama yine de kendime torpil geçeyim dedim :)

Tam tamına 20 yaşına basmış bulunuyorum efendim. Acı tatlı pekçok hatırayı geride bırakarak tam 20 yılı devirmiş bulunuyorum. Meğer ne büyük iş başarmışız. Bu ülkede 20 yıl yaşamak kolay değil :)

Neyse ben sevmem bu tür konuşmaları... Oyüzden en iyisi mi siz şu saçma pastadan bir dilim alıp arkaya doğru ilerleyin. Kalabalıktan hoşlanmam çünkü :) Tipik Başak burcu napalım, idare ediceksiniz artık...

3 Eyl 2009

Atatürk'ten Özür Diliyorum


Merhaba arkadaşlar.
Yeni okuduğum bir kitabı sizinle paylaşmak istedim.
Hepimizi yakından ilgilendiren bir konu. Kimine göre siyasi kimine göre insani:)
Kitap Ekmal Ali Okur tarafından yazılmış. İçeriğinde Yüksel Mert isimli bir vatandaşın yaşadığı süre zarfında katıldıgı dini oluşumlar, tanıdığı kişiler ve bunlar karşısında nelerle yüzyüze kaldığı anlatılıyor. Yüksel bey bir çok dini başarı elde etmiş ve büyük bir bilgi birikimi olan bir insan. Uzun bir süre aldığı eğitimler sonucu Atatürk karşıtı bir insan olarak yetişiyor. Bir süre sonra cemaatlerinin ve başında bulunan kişilerin dini insanları sömürmek için kullandığını görüyor ve uzaklaşıyor. Bir yandan da yaşadığı dönemin sağ sol çatışmalarına denk gelmesi sonucu farklı oluşumlara giriyor ve çıkıyor. Bu olayların sonunda kendi iradesiyle ilimi öğreniyor ve subjektif bir bakış açısıyla Mustafa Kemal'i anlıyor. Nutuk vb. kitaplardan yüzlercesini okuyor ve Mustafa KemaL Atatürk'e olan karşıtlığının eğitim aldığı hocalarından kaynaklandığı kanısına varıyor. Son olarak kitabın ismindende anladığınız gibi Atatürk'ten özür diliyor ve kitabı okuyanlarda aynı duygular içerisinde özür diliyor.
Bana gayet içten gelen bu kitabı her Türk ve müslüman bireyin okumasını tavsiye ediyorum.

1 Eyl 2009

Oyun Zamanı Geldi

Aslında en güzel oyunlar ve araba oyunları siteleri şu aralar tırmanışa geçti. Özellikle çocukların ilgi gösterdiği bu sitelede ilgili kategorilerde bir sürü oyun bulma imkanı var. Oyunlar ücretsiz olup flash tabanlı yapılmata. Türkiyede yapılan son araştırmalarda oyunoynama alışkanlığının arttığı gözlemlenmiş. bu durum yakın gelecekte yeni sitelerinde ortaya çıkmasına neden olacaktır. Genç bıçkın delikanlılar en çok araba oyunu oynarken mini peri kızlar kız oyunlarına düşkünlükleri ile ün salmışlar. Kendilerine iyi oyunlar diliyoruz.